27 Nisan 2012 Cuma

SAİNT-REMY PENCERESİNDEN YILDIZLI GECENİN RESSAMI VAN GOGH

TABLODA bir aile... Yemek yedikleri odadan ve en önemlisi masada sadece patates ve kahve olmasından anladığımız kadarıyla yoksul bir işçi ailesi. Masanın üzerinde bir fener... Tablonun kasvetini ışığıyla aydınlatmaya çalışıyor. Lakin ailenin yüzündeki yoksulluk ve endişe tabloyu Tanrının gözü gibi aydınlatmaya çalışan fenerle olacak gibi değil...
Zaman 1885 baharı... Çoğumuzun ilgisini deliliğiyle çeken Vincent Van Gogh bu tablonun yaratıcısıdır.
Patates Yiyenler, Vincent Van Gogh'un 1885 Mart'ında babasını kaybettikten sonra yaptığı ilk kasvetli resimlerdendir.
''Sanat bir kavgadır. Kişinin canıyla kanıyla, etiyle kemiğiyle girişeceği bir kavga. Çalışarak sürdüreceği bir kavga.'' diyen Fransız ressam Jean François Millet' ten etkilenerek yaptığı bir resimdir Patates Yiyenler.
Işık gölgeyi kullanışında ise, bu işin ustası ve kendisi gibi Hollandalı olan usta ressam Rembrant etkisi açıkca hissedilmektedir.
Vincent Van Gogh, çağdaşları Paul Cezanne, Georges Seurat ve Paul Gauguin gibi empresyonizme sert tepki gösteren Post Empresyonistlerdendir. Bu dört ressamla resim özerklik kazanmış ve onlarla birlikte natüralist sanat geleneği büyük ölçüde sarsılmıştır.
Yaşamının son yıllarında bir süre aynı evi paylaştığı Paul Gauguin ile Kuzey Ekspresyonizmi, Fovizmi, Dada ve Soyut Ekspresyonizmi etkilemiştir.
Paul Cezanne ve Georges Seurat ise, Kübizm, Konstrüktivizm ve Neo Plastisizmi etkilemiştir.
Gauguin, Doğu ve Batı öğelerini harmanlar, Avrupa dışı kültürlere dayanan etnik resimler yaratırdı. Haitili kızlar çokça işlediği temalardandır.
Cezanne ise kendi resmini şu cümlelerde ifade etmiştir; Resimde iki şey vardır: Göz ve beyin. Biri ötekini desteklemelidir. Sanatta herşey doğayla ilişki halinde geliştirilen ve uygulanan kuramdır. Doğayı silindir, küre ve koniye göre ele alıyorum.
Seurat ve Van gogh resimlerinde ise renk çarpıcıdır.
Seurat renkleri paletinde değil resimde, izleyicinin önünde karıştırırdı. Ve resimlerindeki kompozisyon klasik anlayışta geometrik bir şemaya bağlıydı.
Van Gogh ise, resmi ruh halinin bir anlatıcısı olarak kullanıyordu. Ve renk onun için anlatımcı özelliğiyle ön planda oldu.
TABLO ALIM SATICISI-MİSYONER-KIRGINLIKLAR
Vincent Van Gogh 1853 yılında Kuzey Brabant'ta dünyaya geldi. Bölgenin papazı olan babasının ilk çocuğuydu.
Mektuplaşmaları 1872 Ağustos ayında başlayıp intihar ettiği güne kadar süren kardeşi Theo, 1857 yılının 1 Mayıs'ında doğdu.
Vincent Van Gogh yaşamı boyunca gelgitleri olan bir insandı. Girdiği işlerde tutunamaması, parasal açında özgür olamayıp Theo' ya bağımlı olması, aşklarında çoğu kez red edilişi bu gelgitleri tetikleyen önemli başlıklardır.
Vincent Van Gogh, ilk işine 1869 yılının Temmuz ayında Lahey'deki bir resim alım satıcında başladı. Şirket Van Gogh'u bir yıl sonra Londra'ya gönderdiğinde sanatçı ilk kalp kırığını burada yaşadı. Ev sahibesinin kızı Ursula Loyer, Van Gogh'un evlilik teklifini red etti. Ve bunun ardından sanatçı şirket tarafından Paris'e gönderildi.
1875 yılı sanatçının teolojiye yöneldiği yıl oldu.
Buarada işine son verildi ve Van Gogh bir yıl sonra Londra'da öğretmenliğe başvurdu. Vaiz olmayı çok istiyordu fakat 20 yaşını doldurmadığı için vaizlik başvuruları kabul edilmedi. O da 1878 yılında Brüksel'deki Din Okulu olan Evangelical School'a başladı. Fakat burada da aradığını bulamayıp aynı yılın Aralık ayında Güney Belçika'daki Borinage kömür madenlerinde vaiz olarak çalışmaya başladı. Burada da kayıtlı vaiz değildi ve kendi hesabına çalışıyordu. Kardeşi Theo maddi destekçisiydi. Buradaki vaizliğine dini çevrelere uymayana davranışlarından ötürü son verildi.
1880 yazında resme olan ilgisini ciddileştirmek istedi ve Brüksel'de anatomi ve perspektif dersleri almaya başladı.
1801 yılında sanatçının Hollanda yılları başlar. Burada kuzenine aşık olur, araya ailesini soksa da aşkına karşılık bulamaz.
Daha sonra bir fahişe olan Clasina Maria Hoornik'le birlikte yaşamaya başlar. Ailesinin şiddetle karşı çıktığı bu ilişki Theo'nun diretmesiyle son bulur.
Ailesinin yanına yerleşen Van Gogh, burada da komşusu Margot Begemann ile birlikte olur fakat bu aşk kızın intiharıyla kötü bir sonla biter. Van Gogh zor günlerini atlatmak için köylüler, natürmortlar resmetmeye başlar.
Şubat 1886- Şubat 1888 yıllarında Theo ile birlikte Paris' te yaşar. Bu sırada Japon sanatına ilgi duyar. Bir ev kiralayıp burada diğer ressamlarla kömün halinde yaşama ve sanat birliği arzusu başlar.
1888 Eylül ayında Sarı Ev'e yerleşir. Ve nihayet birlikte çalışmayı çok istediği ve onu ruhsal bunalımlara itecek olan Gauguin, 23 Ekim'de Sarı Ev'e yerleşir.
Bu dönemde Gece Kahvesi adlı tablosunu yaratmaya başladı. Gecenin gündüzden daha canlı renklere sahip olduğunu düşünen sanatçı, tablo hakkında kardeşi Theo'ya şunları yazmıştı: Oda kan kırmızısı ve koyu sarı, en ortada yeşil bir bilardo masası var; dört tane limon sarısı lamba, turuncumsu, yeşilimsi ışık saçıyor. Her yanda en yabanıl kırmızı ve yeşillerin çarpışması, çelişmesi görülüyor: uyuklayan serserilerin figürlerinde, boş ve kasvetli odada, morda ve mavide...
Van Gogh'un Gauguin'le tartışması, bunun sonucu kulağını kesmesi ve ardından hastaneye yatma sürecinin başlaması 1888 yılının son aylarıdır.
1889 8 Mayıs'ında Saint-Remy akıl hastanesine yatar. Burada uzun süren 7 kriz geçirir.
Hastanede kaldığı dönemde, Mercure de France dergisinde, Albert Aurier'in Van Gogh'un resimleri hakkında olumlu eleştirilerin olduğu bir yazı yayımlanır. Bu sırada sanatçı hakkında dahi olduğu söylemleri sanat çevresinde konuşulmaya başlanır.
Hastanede kaldığı dönemde resim yapmaya devam eden sanatçının en büyük destekçisi, önceleri sevmediği fakat sonra üç portresini yaptığı Doktor Gachet'tır.
1890 Mart'ında Kızıl Üzüm Bağı tablosu Brüksel'de 400 franga satılır.
Üzüm bağında çalışan işçilerin konu alındığı tablo Van Gogh'un baskın ruh halinin çarpıcı renkleriyle adeta dillenir. Çarpıcı sarılar kızıla döner ve güneşin kavurucu yansıması suya akseder. Resimde renklerle bütünleşen figürler bir devinim halindedir.
17 Mayıs 1890 yılında Van Gogh, akıl hastanesinden çıkarak Paris'e gider ve Theo ile 3 gün geçirir.
21 Mayıs'ta Auvers'te Dr. Gachet'la birlikte yaşamaya başlar. 1890 21 Temmuz'unda Paris'e Theo'nun yanına tekrar gider.
Auvers'e döndüğünde 27 Temmuz'da kendini tabancayla öldürmek ister. Bu sırada üzerinden çıkan, kardeşi Theo'ya yazdığı son mektup aynı tarihlidir.
Van Gogh, 2 gün sonra kardeşi Theo'nun kollarında ölür.
Sanatçının mezarı, kendinden 6 ay sora frengiden ölen kardeşi Theo ile yanyana Aurvers'tedir. Mezarların üzerindeki sarmaşıkları Dr. Gachet'ın ektiği bilinmektedir.
Vincent Van Gogh'un yaşamı şu dönemlere ayrılır:
1- Hollanda Yılları / 1881-85
2- Paris / Şubat 1886-Şubat 88
3- Arles / Şubat 1888-Mayıs 89
4- Saint Remy / Mayıs 1889-90
5- Auvers-sur-Oise / Mayıs-Temmuz 1890
Akıl hastanesinde geçirdiği dönemleri en verimli dönemi olan sanatçı, odasının penceresinden gördüğü Yıldızlı Gece'yi sanat tarihinin en gözde tablolaları arasına sokmuştur.
Resme yön vermiş usta ressamlar yetiştiren Hollanda sanatı içinde Van Gogh, kendine, sayısı 900 varan yağlı/sulu boya ve 1100 kara kalem çalışmaları ile önemli bir yer edinmiştir.
Ülkemizde de sanatçının 1880-1890 yıllarına ait eserleri 3 binin üzerinde digital görselle Van Gogh Alive Digital Sanat Sergisi ile 10 Şubat-15 Mayıs İstanbul Karaköy Antrepo 3, 15 Ekim-30 Aralık Ankara Cer Modern' de Vang Gogh izleyicileriyle buluşma imkanı buluyor.
Sergide, Kırmızı Üzüm Bağı, Kulağı Sargılı Otoportre, Dr. Gachet'ın portresi gibi ilgi çeken eserleri yer almakta.
Van Gogh'u anlamak ve sergi alanının duvarlarına, tavan ve yerlerine yansıtılan eserleriyle daha yakından, iç içe olmak adına Van Gogh Alive Digital Sanat Sergisi kaçırılmamaya değer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder